LİMANLARDA SAĞLIK, EMNİYET, ÇEVRE VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Mevcut kaynakları ekonomik, çevresel ve sosyal dengeyi gözeterek kullanma prensibi olan sürdürülebilirlik, artık tüm iş kollarında uyumlanmak zorunda olduğumuz bir kavramdır. Sürdürülebilirlik kavramı, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunda çalışmalarda Norveç’in eski başbakanı olan Brundtland liderliğinde kurulan bir komisyon tarafından ortaya atılmıştır. Bu komisyon tarafından dört yıl kadar süren bir çalışma sonrası 1987 yılında ilan edilen ‘’Ortak Geleceğimiz ‘’ adındaki raporla çevresel sürdürülebilirlik ve ekonomik kalkınma arasında denge kurmanın gerekliliği ilk kez kapsamlı şekilde tanımlamıştır. Böylece, bu kavramın küresel bir standart haline getirilmesi yolu açılmıştır.
Bu komisyonun çalışmasının temel nedeni çevresel, ekonomik ve sosyal sorunların birlikte alınacak önlemlerle ve adımlarla çözüm gerektirdiğini vurgulamak ve bu sorunların insanlığın uzun vadeli yaşam koşullarını tehdit ettiğine dikkat çekmektir. Öyle ki dünya genelinde büyüyen çevresel tahribat, eşitsizlik ve kaynakların tükenmesi hepimizin bilinen en önemli sorunu haline gelmiştir. İklim değişikliği ve çevre eğitimi çalışmalarının 1970’li yıllarda başladığı Kuzey Avrupa ülkelerinden Norveç eski başbakanının bu konuya öncülük etmesi tesadüf olmadığı gibi Greta Thunberg gibi iklim aktivisti gençlerin bu ülkelerden çıkmış olması da tesadüf değildir elbette. Bu ülkelerde 1970’li yıllarda başlayan duyarlılık ve çalışmalar sayesinde eğitim müfredatlarına giren çevre kavramları ve uygulamaları daha sonradan Birleşmiş Milletler tarafından benimsenmiştir.
Konuya limanlar ve diğer kıyı tesisleri açısından bakacak olursak sürdürülebilirlik kavramı ve bu konudaki rehber prensipler, sektörel uygulamalarda yerel ve uluslararası mevzuatlarla daha spesifik hale getirilmiştir. Bunlar, sağlık, emniyet ve çevre başlıkları altında limanlarda iş sağlığı ve emniyet uygulamaları ile işletmenin sürekliliğini sağlamak ve çevresel etkileri minimize etmek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizdeki Hukuki Durum
Limanlar, 26.12.2012 tarih, 28509 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğine göre tehlikeli sınıfta yer almakta olup bu nedenle sağlık, emniyet ve çevre konuları hakkında oldukça kapsamlı ulusal ve uluslararası hukuki düzenlemeler bulunmaktadır. Başlıca hukuki dayanaklar 2872 Sayılı Çevre Kanunu, 618 sayılı Limanlar Kanunu, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve bu kanunlara bağlı olan ikincil mevzuat olarak tanımlanabilecek tüm yönetmelik ve tebliğlerdir. Ayrıca bu konudaki başlıca uluslararası sözleşmeler ülkemizin 1990 yılında taraf olduğu MARPOL (Uluslararası Deniz Kirliliğini Önleme Sözleşmesi) ve 2021 yılında onaylayarak taraf olduğumuz Paris İklim Anlaşması’dır.
Kıyı Tesislerine Yeşil Liman Sertifikası Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik
Yukarıda kısaca bahsedilen hukuki dayanakların içinde yer alan ve konumuz açısından önem arz eden 18.11.2023 tarih, 32373 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Kıyı Tesislerine Yeşil Liman Sertifikası Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik son derece güncel ve limanlar için önem arz etmektedir.
Türkiye’de yeşil liman uygulaması, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Bakanlık, Kıyı Tesislerine Yeşil Liman Sertifikası Düzenlenmesi Hakkında Yönetmeliğin yanı sıra limanların sürdürülebilirlik kriterlerine uygun olarak faaliyet göstermesi için bir rehber niteliğindeki Yeşil Liman Projesi Kılavuzunu hazırlayarak uygulamaya koymuştur.
Bu proje kapsamında liman işletmecilerinin çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik ilkelerini benimsemeleri ve ilgili uygulamaları teşvik edilmektedir. Ayrıca, yeşil liman sertifikası ile limanların çevresel performanslarının değerlendirilmesi sağlanmaktadır. Böylece emisyonların azaltılması, atık yönetimi, deniz ve kara eko sistemlerinin korunması gibi çevresel faydalara ek olarak maliyetlerin azaltılması, devlet ve uluslararası fonlardan teşvik tedariki, çevreye duyarlı limanın marka değerinin artması gibi liman işletmeleri için birçok katma değere ulaşılması mümkün olmaktadır.
Kıyı Tesislerine Yeşil Liman Sertifikası Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik uyarınca Yeşil Liman Sertifikasına sahip olmak hali hazırda mecburi olmamakla birlikte ilerideki süreçte bu yönetmeliğin bağlayıcı hale gelmesi ve yaptırıma sahip olması umut edilmektedir.
Bu Yönetmelik Uyarınca Yeşil Liman Sertifikası Almak İsteyen Kıyı Tesisinin İzleyeceği Prosedür Şu Şekilde Olmaktadır;
-Kıyı tesisi, Yönetmelik ekinde yer alan yeşil liman genel kriterlerini yerine getirerek İdareye başvurur.
-İdare, başvuruyu değerlendirir ve başvurusu uygun bulunan kıyı tesisinde yetkilendirilmiş kuruluş ile yeşil liman denetimi yapar. Yetkilendirilmiş kuruluş, İdarenin iş birliği yaptığı ve Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite edilmiş kuruluşlardan olmalıdır.
-Denetim sonucu uygun bulunan kıyı tesisine İdare tarafından ücretsiz olarak sertifika düzenlenir.
-Başvuru veya denetim sonucu uygun bulunmayan başvurular uygun bulunmama sebepleriyle birlikte İdare tarafından kıyı tesisine yazılı olarak bildirilir. Kıyı tesisi üç ay içinde eksikliklerini tamamlayıp İdareye sunarak süreci devam ettirebilir.
-Kıyı tesisinin Yeşil Liman Sertifikası üç yıl boyunca geçerlidir. Kıyı tesisi, geçerlilik bitiş tarihinden iki ay önce yenileme başvurusu yapar. İdare başvuruyu uygun bulduğunda üç yıllık süre için yeni bir sertifika düzenler. Yönetmelikte, sertifikanın yenilenmesi için yetkilendirilmiş bir akredite kuruluştan tekraren hizmet alınması düzenlenmemiştir.
-Kıyı tesisi kiralanır ve devredilirse sertifika iptal edilir. Bu durumda kıyı tesisini kiralayan veya devralan kurumun talebi olursa ve gerekli koşulların sağlanması halinde yeni bir sertifika düzenlenmesi talep edilir.
– Kıyı tesisi işleticisi olan şirketin birleşme veya bölünme nedeniyle değişmesi halinde, bu birleşme veya bölünmeye dair evrakların sunulmasıyla sertifika tadil edilir.
-Devir veya benzeri işlem olmadan yalnızca şirket türü veya ticaret unvanının değiştiği hallerde yenilenmiş başvuru evrakının sunulmasıyla sertifika tadil edilir.
-Sertifikanın yukarıda bahsedildiği hallerde tadil edilmesi durumunda tadil edilen sertifikanın geçerlilik süresi önceki sertifikanın süresi ile aynıdır. Dolayısıyla tadilden itibaren ek veya uzatılmış süre verilmeyecektir. Ancak birleşme veya devirde birden fazla sertifika mevcutsa bu madde kapsamında düzenlenen sertifika, en yeni tarihli sertifikanın geçerlilik süresiyle aynıdır.
– Yönetmelikte belirtilen şartları haiz olmayan, sertifika alma koşullarını herhangi bir sebeple kaybeden veya Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket ettiği tespit edilen kıyı tesisine eksiklerini gidermesi için altı ay süre verilir.
-Sertifikası iptal edilen kıyı tesisinin yeniden sertifika alabilmesi için bu Yönetmelikteki şartların tamamının yeniden sağlanması gereklidir.
-Askıya alınan veya iptal edilen sertifikaların duyurusu İdarenin internet sitesinden yapılır.
Kısaca bahsettiğimiz bu Yönetmelik, sağlık, emniyet ve çevre kavramlarıyla doğrudan ilişkili olan sürdürülebilirlik kavramının liman ve kıyı tesislerinin işleyişine olan yansımalarından biridir. Liman ve kıyı tesislerinin bu Yönetmelik ve sürdürülebilirliği destekleyen tüm mevzuata uyum göstermeleri sayesinde dünyaya entegre olarak işletmelerini yeni gelişecek mevzuatlara hazır hale getirecekleri, ulusal ve uluslararası pazarda rekabet gücünü artıracakları şüphesizdir.
Sonuç Olarak;
Sağlık, emniyet ve çevrenin doğrudan ilgili olduğu sürdürülebilirlik ilkelerinin limanlar ve kıyı tesislerinde uygulanması, yalnızca çevresel etkilerin azaltılması ve doğal kaynakların korunması açısından değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal faydalar sağlanması açısından da önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’nin ulusal ve uluslararası mevzuatlarla uyum içinde geliştirdiği Yeşil Liman Sertifikası uygulaması bu çerçevede dikkate alınması gereken, önemli bir adımdır. Bu tür düzenlemeler, liman ve kıyı tesisi işletmecilerini sürdürülebilir uygulamaları benimsemeye teşvik ederken, çevreye duyarlı ve rekabet gücü yüksek limanların oluşmasına olanak tanımaktadır. Gelecekte, Yeşil Liman Sertifikasının bağlayıcı hale gelmesi ve yaptırıma tabi tutulması sürdürülebilirlik amaç ve kriterlerinin daha geniş ölçekte uygulanması hem çevresel hem de sektörel açıdan daha sağlam ve sürdürülebilir bir denizcilik ekosistemi inşa edilmesine katkı sağlayacaktır.
Av. Çiğdem Kiriş Tankurt